Ben Esra telefonda seni bosaltmami ister misin?
Telefon Numaram: 00237 8000 92 32
Ev Arkadaşımın Türbanlı Annesi – 4
Serhat göründü ilk önce, hemen ardından da Meryem Hanım. İkisi de çırılçıplaktı. Yıkanmışlardı, Meryem Hanım elindeki havluyla saçlarını kuruluyordu. Serhat’ın inik haldeki yarağı kasıklarına geliyordu.
Serhat çekyata uzanırken Meryem Hanım bir süre daha kuruladı saçlarını, ardından o da Serhat’ın yanına uzandı. Birbirlerine sarıldılar. Serhat Meryem Hanımın götünün yanaklarını okşuyor, avuçluyordu. Meryem Hanımsa onun göğsünü öperken bir eliyle de yarağını kavramış okşuyordu. Sikişmiş, banyo yapmış, şimdi de ağır tempoda sevişiyorlardı.
Serhat Meryem Hanımın iri memelerini öpmeye, emmeye başladı az sonra. Kaba, iri elleriyse çıplak vücudunda geziniyor, kalçalarını, karnını okşuyordu sürekli. Meryem Hanım buna Serhat’ın yarağını sıvazlayarak yanıt veriyor, onun çıplak göğsünde dudaklarını gezdiriyordu. Yarağım gitgide sertleşmeye başlamıştı. İkinci postanın öncesinde kıvama getiriyorlardı birbirlerini.
O ara kapının vurulduğunu duydum. Kulaklığa rağmen ‘Güm güm!’ diye gelen sesler beni korkuya düşürdü. Kulaklığı çıkardım ve “E, Efendim?” dedim heyecandan kekeleyerek. Kapının arkasından gelen Meryem Hanımın sesiyle daha da heyecanlanıp telaşlandım. “Burak, tatlı yer misin?” diye soruyordu. “Bir saniye!” dedim ve videoyu durdurup ekranı kapattım hemen.
Pantolonun önünde çadırı dikmiştim. Beni bu halde görürse ne yapardım? Kapıyı açtım, ama arkasına geçtim, başımı uzattım. Elinde bir tabak sütlaç vardı. “Rahatsız etmedim İnşallah?” deyince, “Yo, yok, müzik dinliyordum…” dedim. “Söylemeyi unuttum. Sütlaç yapıp dolaba koymuştum. Dolapta gene var, almak istersen çekinme!” dedi tabağı uzatarak. “Çok teşekkür ederim, zahmet oldu size!” dedim jestine karşılık. “Yok canım ne zahmeti!” dedi gülümseyerek.
Dakikalar önce salonda bakışlarımdan rahatsız olmuş gibi görünürken, şimdi karşımda gülümsemesini anlayamadım. Ama bunun sebebini öğrenmem gecikmedi. Meryem Hanım, “Şey diyecektim, bu telefonu ben çözemedim, Cemil de anlamadı. Sen nasıl kullanıldığını biliyor musun?” dedi. “Tabii, bakarım!” dedim. “Tamam, sütlacını ye, ondan sonra!” dedi yine gülümseyip.
Yatağımın üzerine oturup Meryem Hanımın yaptığı sütlacı kaşıkladım. Çok güzel yapmıştı, afiyetle yedim. Ekranımda kadının Serhat’la sevişmesini izlerken bir anda karşıma elinde bir tabak sütlaçla çıkmıştı. Doğrusu ilginç bir durumdu. Yarağımın sertliği yaşadığım heyecan ve korkuyla geçmişti çoktan. Yuvasına çekilmiş köstebek gibi gözden kaybolmuştu bir anda.
Salona geçtiğimde Meryem Hanım çekyatta oturuyordu. Cemil görünmüyordu. “Cemil yok mu?” diye sordum. “Yok, dışarı çıktı, arkadaşıyla buluşacakmış!” dedi. Akşam vakti evde yalnızdık. Meryem Hanım eve geldiğinden beri ilk defa böyle bir durum yaşanıyordu.
Telefon elindeydi. Çekyatın yanındaki sandalyeye oturdum, ama Meryem Hanım, “İstersen böyle gel!” dedi yanını göstererek. Çok heyecanlıydım, Meryem Hanımla ilk kez böylesine yakınlık kuruyordum. Telefonu verirken yine parmaklarım parmaklarına değdi. Bembeyaz yumuşacık, etli parmak uçları bile içimi bir hoş ediyor, beni heyecanlandırıyordu.
Çok bilinmeyen bir markanın dokunmatik bir telefonuydu. Alışmak için biraz kurcalamak gerekiyordu. Ben telefonla uğraşırken Meryem Hanım dikkatle bakıyordu. Heyecandan ölecektim sanki. Dakikalar önce bilgisayarımın ekranında deliler gibi sikişen, sevişen kadın şimdi yanı başımdaydı. Hacı yağı denilen biraz ağır bir koku geliyordu üzerinden, ama rahatsız edici değildi. Aksine Meryem Hanıma çok yakışan bir kokuydu.
Neyse ki birkaç dakika içinde çözmüştüm telefonu. Nasıl kullanacağını gösterdim kabaca. Parmaklarını uzatıp, “Şuraya mı dokunmam lazım, şöyle mi olacak?” gibi sorular soruyordu telefon elimde olduğu halde. Pantolonun altında yarağımın hafif hafif sertleşmeye başladığını fark ediyordum. Kendime hakim olmaya çalışsam da yapamıyordum.
Sonunda telefonu Meryem Hanıma verdim. “Eğer anlamazsanız gene gösteririm!” deyince, “Allah razı olsun, çok sağ ol!” dedi. Ardından kalkıp mutfağa geçti. Az sonra elinde bir tabak sütlaçla geldi ve sehpanın üzerine koydu. Bolca tarçın dökmüştü üstüne. Tekrar yanıma otururken, “Al ye bakalım!” dedi işaret ederek.
Teşekkür edip sütlacı yerken, “Senin annen baban nerde yaşıyordu?” diye sordu. “Muğla’da!” deyince, “Ha Muğla’da tamam, Cemil söylemişti de unuttum, kusura bakma!” dedi mahcup bir edayla. Ne iş yaptıklarını sorunca anlattım. “Ben de bizim Sivas’la İstanbul’dan başka bir yeri bilmiyorum. Hoş, Sivas’ta da evin içindeyim akşama kadar, bir yere çıktığım yok. Aslında kadın terzisiyim, ama bizim herif sağ olsun çalışmamı istemiyor. Burada da aynı, gene değişen bir şey yok. Cemil’e söylüyorum, çıkar beni dışarı, gezelim biraz, hava alalım diyorum, ama dinleyen kim. Kendine kız arkadaş bulmuş bir tane, şimdi de onun yanına gitti zaten. Oğlum anasını unuttu!” dedi gülümseyerek.
Demek Cemil kız arkadaş yapmıştı. Haberim yoktu bundan. Ne diyeceğimi bilmediğimden susmak en iyisiydi. Sessizce sütlacı yiyip bitirince, “Gene var, getireyim mi?” diye sordu. “Yok, zahmet etmeyin…” dedim utangaçça. “Afiyet olsun!” dedi. Kısa bir sessizlik oldu, odama gidip gitmeme konusunda kararsızdım.
“Senin var mı arkadaşın?” diye sorunca, “Efendim?” dedim heyecanla. “Arkadaşın, yani kız arkadaşın var mı?” diye sordu bu kez. Meryem Hanım muhabbeti ilerletiyordu. Kalbimin atışları hızlanmaya başladı. “Vardı, ama ayrıldık!” dedim. “Bu zamanda kızlar da bir acayip. Esk**en erkekler kız peşinde koşardı, şimdi kızlar erkek peşinde koşuyor. Al bizimkinin bulduğu mesela. Çorum’dan gelmiş buraya okumaya, ama akşamın bu saatinde elin adamıyla dışarlarda geziyor!” dedi. “Öyle, zaman değişti!” dedim dediklerini onaylıyormuş gibi yaparak. Meryem Hanıma göre zaman değişmiş kızlar erkek peşinde koşuyordu, ama kendisi de kocasının olmamasını fırsat bilip aşığı ile çatır çatır sikişiyordu.
“Bana müsaade…” dedim ayağa kalkıp. “Sütlaç istersen dolaptan al, bir tencere yaptım!” dedi gülümseyerek. “Sağ olun!” diyerek odama geçerken, Meryem Hanımın sandığım gibi biri olmadığını anladım. Yanında kocası, oğlu veya Serhat varken benden çekinir görünürken, kimse olmadığında rahat hareket ediyor, çekinmiyordu. Pazar günü börekten yiyebileceğimi söylemesi, kendisini taksiye bindirmemi istemesi de bunun bir işaretiydi.
Kapıyı yavaşça kilitledim ve bilgisayarın başına oturdum. Ekranı açtım, kulaklığı taktım. Kaldığım yerden devam ettim izlemeye. Az önce içerde, yanımda oturan, kokusunu aldığım, nefes alış verişlerini hissettiğim Meryem Hanım şimdi yine Serhat’la sevişiyordu.
Serhat memelerini öpüyor, emiyordu sürekli. Meryem Hanımsa, “Daha hızlı, hızlı em!” diyordu Serhat’a. Onun kel kafasını, omuzlarını, sırtını okşuyordu. Serhat aldığı talimatla memelere iyice yumuldu, dili meme uçlarında geziniyor, ısırıyor, dişliyordu. Saatin gizli kamerası saniye saniye net bir şekilde kaydetmişti hepsini. Meryem Hanım tatmin olmamış gibi, “Hızlı em, daha hızlı!” deyip duruyordu yine.
Serhat’ın iri elleri bembeyaz, dolgun kalçasında, götünün üzerinde gezinirken, Meryem Hanım başını sağa sola çeviriyor, “Ihhh, ohhh…” diye diye hafiften inliyordu. Yarağım demir gibi olmuştu bile. Hemen pantolonu indirdim, bir elimi yarağıma atıp okşamaya başladım.
İki Meryem Hanım vardı. Biri salonda oturup oğlunun kız arkadaş edinmesinden şikâyet eden, diğeri ise kendini aşığının kollarına atan. İkisi de aynı kadındı. Biri ahlak, namus bekçisi rolünde iken, diğeri gerçek bir fahişeydi. Ve ben aynı anda ikisine birden şahit oluyordum.
Serhat üzerine uzandı Meryem Hanımın. Meryem Hanım dizlerinden büktüğü bacaklarını iki yana açarak aşığını kollarının arasına aldı. Serhat şimdi memelerine daha büyük bir saldırı başlatmıştı. Meryem Hanım onun kel kafasını, sırtını, belini zaman zaman da götünü okşuyordu. Serhat’ın gür sakalları yüzünde, yanaklarında, dudaklarında, memelerinde geziniyordu sürekli ve Meryem Hanım bundan rahatsızlık duymuyor, aksine çok mutlu oluyordu.
Bir süre sonra Serhat doğruldu ve ayağa kalktı. Elini yine pantolonuna ve cüzdanına attı. Az sonra, “Hassiktir!” dedi cüzdanın içine bakarak. Başka kondom yoktu anlaşılan. Meryem Hanım, “Yok mu?” diye sorunca, “Yok!” dedi Serhat. “Ne yapacağız?” dedi Meryem Hanım. Serhat, “Ne olacak, daha önce kondom mu vardı, böyle yapacağız!” deyince, Meryem Hanım, “Olmaz, daha önce de böyle yaptın, sonra gördük sonucunu!” dedi. Ne olmuştu ki?
“Korkma, boşalmam içine!” dedi Serhat, ama Meryem Hanım ikna olmuyordu. Serhat, “Ne yapalım şimdi sana, içine boşalmam diyorum, anlamıyor musun? Çok istemiyorsan götten ver o zaman!” dedi sert bir sesle. Bunu duyunca heyecanım daha da arttı. Yoksa Serhat Meryem Hanımı götünden mi sikecekti? Meryem Hanım götünden de mi veriyordu Serhat’a?
Ancak Meryem Hanımın, “Sen git karını götünden sik!” demesi ile hevesim kursağımda kaldı. Bu sözlere Serhat’ın cevabı, “Verse de siksek!” oldu. Meryem Hanım doğruldu çekyatın üzerinde ve “Bak, bir daha şu lastik olmadan gelme buraya. Allah göstermesin geçen sefer gebe kaldım, gördün başımıza gelenleri, kalkıp benim başımı yakma gene. Dikkat et, boşalmadan önce çıkart hemen!” dedi. Demek Serhat’tan hamile kalmış ve büyük ihtimalle de çocuğu aldırmıştı. Duyduklarıma inanamıyordum.
Serhat, “Tamam tamam, korkma sen, ben tutarım kendimi!” dedi başını sallayarak. Ardından, “Sen üstüme çık!” dedi ve çekyata uzandı sırt üstü. Yarağı sertleşmiş kalın bir sopa gibi havaya dikilmişti. Meryem Hanım bir süre bu sopayı sıvazladı eliyle, kısa bir süre de ağzına alarak emdi, yalayıp parlattı. Kalbim yerinden fırlayacakmış gibi atıyordu. Az sonra Meryem Hanım çekyatın üstüne çıktı, her iki ayağını Serhat’ın kalçalarının yanına koydu ve yarak altında kalacak şekilde çömeldi.
Nefesimi tutmuş izliyordum. Yarağımdan zevk sıvıları gelmeye başlamıştı yine. Meryem Hanım eliyle Serhat’ın yarağını kavradı ve amına hizaladı. Kocaman yarak amına girmeye başlarken gözden de kayboluyordu. Sonunda Serhat’ın yarağı Meryem Hanımın amında kaybolmuştu. Koca yarağı tamamen amına almıştı Meryem Hanım.
Bir süre oturur, daha doğrusu işer gibi çömelir vaziyette kaldı Meryem Hanım. Ardından götünü ileri geri hareket ettirmeye ve yaylanmaya başladı. Bu anlarda, “Immm, ohhh, ayyy…” diyerek gözlerini kapatmış halde kendinden geçmiş aldığı zevki gösteriyordu.
Dizlerinden tutmuş oturup kalkmaya başladı yarak amında olduğu halde. Serhat ise onu belinden tutmuş destekliyordu. “Böyle daha güzel!” dedi Meryem Hanım az sonra. Serhat, “Sana spiral taktır dedim, anlatamadım!” dedi. Ama Meryem Hanımdan cevap gelmedi bu sözlere. Öne doğru eğildi az sonra, ellerini Serhat’ın çıplak, kıllı ve geniş göğsüne attı. İleri geri yaylanıyor, götünü kaldırıp indiriyor, yarak amına girip çıkıyordu sürekli.
Serhat’ın elleri dolgun vücudunda, memelerinde, götünde geziniyor, sarkan memelerini deli gibi emiyor, öpüyordu. Çekyatın gıcırtıları geliyordu kulağıma. Meryem Hanım altta olduğu gibi üstte de uzmandı, erkeğini mutlu etmesini biliyordu.
Hareketleri, yaylanmaları gittikçe hızlanmaya başladı. İniltileri de çoğalıyordu. Terlemiş, ıslanmış amından osuruk sesine benzer sesler gelmeye başlamıştı. Serhat’ın demirden yarağı amının duvarlarını dövüyordu devamlı ve bu halinden çok memnundu. Öne doğru biraz daha eğilince götü tümsek yapıp havaya dikildi. Bu anda Serhat alttan güçlü, sert ve seri şekilde pompalamaya başladı. “Ohhh, ohhh, ımmmm, ahhhh, evet, ahhh, evett, devam ettt, uhhhh, sik, ohhh, sik!” demeye başlamıştı Meryem Hanım.
Serhat’ın güçlü yarak darbeleriyle etli göt yanakları şiddetle löpürdüyordu. Amından gelen osuruk benzeri seslere ‘Şap, şap, şap!’ şeklindeki pompalama sesleri karışıyordu. İri memeleri de aynı göt yanakları gibi sallanıyordu. Çekyatın gıcırtıları ve çatırtıları her geçen saniye daha da artıyordu.
Serhat’tan yine ayı gibi sesler çıkmaya başlamıştı. Meryem Hanım vahşi bir boğanın üstündeki Rodeocu gibi havaya zıplıyordu. Serhat kaba elleriyle onu sıkıca sarmamış olsa tavana zıplayıp başını vuracaktı sanki. Çılgın bir sikişme daha yaşanıyordu, artık kendimi ekrandaki sikişmenin seyrine bırakmıştım. Yarağımı okşuyordum sürekli, zevk sıvıları akmaya, elimi ıslatmaya devam ediyordu.
Derken Serhat Meryem Hanımı yarağı amında olduğu halde güçlü kollarıyla sıkıca tuttu ve dönerek altına aldı bir güreşçi gibi. Hemen ardından da bacaklarını tutup omuzlarına attı ve belinden sıkıca kavrayarak temposunu hiç değiştirmeden sikmeye devam etti.
Var gücüyle pompalıyordu Meryem Hanımın amına. Yarağı hızlı ve sert şekilde girip çıkıyor, Meryem Hanımın memeleri her yöne deliler gibi sallanıyordu. Çekyatın gıcırtıları daha da artmıştı. Meryem Hanım ellerini arkaya doğru atmış çekyatın kolundan tutuyordu. Başı ise yere düşen minder nedeniyle çekyatın koluna vurup duruyordu.
“Ayyy, yavaş, ahhh, yavaş ol, ıhhh!” demeye başlamıştı. Serhat kendini kaybetmiş halde öküz gibi sikiyordu Meryem Hanımı. Kadının yüzünde acı ile zevki bir arada görüyordum. Serhat boşalacak gibi görünmüyordu hiç. Yarak darbeleriyle beraber Meryem Hanımın bacakları yaylanıp duruyor, çok güçlü ‘Şap, şap, şap!’ sesleri beynimin içinde patlıyordu.
Serhat bu pozisyonu da çok devam ettirmedi. Meryem Hanımın amından çıktı bir anda ve ayağa kalktı. Meryem Hanımı elinden tutup kaldırırken, “Ne yapıyorsun?” dedi Meryem Hanım. “Gel şöyle!” dedi Serhat sabırsızca. Yarağı sopa gibiydi yine. Bir anda Meryem Hanımı kalçalarından tutarak havaya kaldırdı. İnanılmaz güçlü bir adamdı.
Meryem Hanım kollarını onun boynuna dolarken Serhat hızlı ve seri hareketlerle Meryem Hanımın amı ile yarağını buluşturdu. Bu şekilde onu ayakta sikmeye başladı. Saatin yani kameranın tam karşısında muhteşem bir sikiş filmi çektiklerinden habersizlerdi. Serhat güçlü kollarıyla Meryem Hanımı yukarı aşağı kaldırıp indiriyor, yarağını amının en derinlerine kadar köklüyordu. Meryem Hanımın uzun siyah saçları rüzgârdaymış gibi dalgalanırken, “Ahhh, ahhh, ımmm, ohhh, uhhh!” sesleri dudaklarından dökülüyordu.
Şiddetli ‘Şap, şap, şap!’ sesleri geliyordu yine. Bu muhteşem çılgın sikiş devam ederken bir anda bir telefonun çaldığını duydum. Çalan Meryem Hanımın telefonuydu. Deliler gibi aşığının kollarında sikişirken çalıyordu telefonu, ama Meryem Hanım bunun farkında değildi o anda. Telefon uzun uzun çalıp sustu, ama sikişmeleri devam ediyordu.
Serhat ayaklarını iki yana ayırmış, sağlamca basmıştı yere ve üzerinde 70-75 kiloluk bir yük varken bile yerinden kıpırdamıyordu. İri yarağını Meryem Hanımın tatlı amına sokup çıkartıyor, aldığı zevki ayı gibi, öküz gibi böğürerek sesler çıkartarak açığa vuruyordu.
Artık kendimi tutacak durumda değildim. Bir anda deli gibi sarsıla sarsıla boşalmaya başladım. Döllerim dikilmiş yarağımdan havaya sıçrarken, yaşadığım mutlulukla kendimden geçmiş gibiydim. Ekrandaki Serhat’ın çıkardığı sesler de boşalmaya yaklaştığını gösteriyordu. Derken bir anda Meryem Hanımı iyice havaya kaldırdı, devasa yarağı kadının amından çıkarken Meryem Hanımı indirdi yere. Meryem Hanım ayakları yere değer değmez bir anda Serhat’ın önünde dizlerinin üzerine çöktü ve az önce amına giren yarağı ağzına alarak somurmaya başladı.
İki eliyle kavradığı yarağı deli gibi sıvazlıyor, ağzının, boğazının en derin, uç noktalarına almaya çalışıyordu. Bu anlarda başı ileri geri, sağa sola hareket ediyordu. Serhat’ın iri yarağının yanağında yaptığı şişliği rahatlıkla görebiliyordum. Serhat ise çok mutluydu, “Yala, yala benim orospum, yala!” deyip duruyordu Meryem Hanımın saçlarını çekiştirirken.
Ve saniyeler sonra Serhat kurbanlık bir dana gibi böğürürken Meryem Hanımın ağzına boşalmaya başladı. Meryem Hanımın başını iki yanından sıkıca tutmuş yarağını ağzının içine sokup çıkartıyor, onu adeta ağzından sikiyordu. Meryem Hanım kendini geriye atmaya, kurtulmaya çalışsa da yapamıyordu. Öğürüyor, boğulur gibi sesler çıkartıyordu.
Evet, Serhat onu yarağıyla boğuyordu gerçekten de. Meryem Hanım çaresiz, zavallı bir haldeydi. İki elini havaya kaldırmış, Serhat’a durmasını, yapmamasını işaret ediyordu, ama Serhat onu dinleyecek, duracak halde değildi. Onu ağzından sikmeye devam ediyordu. Ağır çekime aldım videoyu ve zoom yaptım Meryem Hanımın yüzüne doğru.
Gözlerinden akan yaşları gördüm. Yanaklarından süzülen gözyaşları büyük bir keyifle, zevkle başlayan sikişmenin ağlama ile final yaptığını gösteriyordu. Yüzündeki çaresizlik ve acı daha bir belli oluyordu bu görüntülerde. Yeniden normal şekilde izlemeye başlarken Serhat yarağını çıkardı Meryem Hanımın ağzından.
O anda güçlü öğürtüler çıkartmaya başladı Meryem Hanım ve hemen ayağa kalkıp içeri doğru koştu. Tuvalete girmiş, kusuyordu. Serhat ise Meryem Hanımın çıkardığı kırmızı gömleği ile yarağını sildi. Halının üzerine bir miktar dölü akmıştı, onu da eğilip silerken Meryem Hanımın içerden ettiği küfürler geliyordu kulağıma.
“Orospu çocuğu, Allah belanı versin, siktir git buradan, defol. Sen git ananın amını sik, orospunun doğurduğu, şerefsiz piç!” diyordu. Serhat ise Meryem Hanımın ettiği küfürleri duyuyor, ama sadece gülümsüyor, başka bir şey demiyordu.
Üzerini giyindiğinde Meryem Hanım halen tuvaletteydi. Az sonra görüntüye Meryem Hanım da girdi. Elinde beyaz bir el havlusu vardı, ağzını siliyordu. “Orospu çocuğu, siktir git buradan, çık dışarı, defol. Sen beni karın mı zannettin lan, siktir git, şerefsiz piç!” dedi öfkeyle. Serhat ise bu sözlere pis pis sırıtarak karşılık veriyor, tek kelime etmiyordu.
Serhat görüntüden çıkarken sesi geldi. “Bu poşetin içinde telefon var!” dedi, ardından da kapının sertçe kapanma sesi geldi kulağıma. Meryem Hanım çekyata oturup sağına soluna bakarken Serhat’a küfretmeye devam ediyordu. Güzel başlayan iş sonunda boka sarmıştı.
Sonraki görüntülerde Meryem Hanım çırılçıplak bir halde salona geldi. Yıkanmış, kurulanmıştı. Elinde kırmızı bir külotla sutyen vardı. Külot ve sutyeni giydikten sonra üzerindeki siyah eteğini giydi, Serhat’ın döllerini sildiği kırmızı gömleğini görünce gene ağır küfürler savurdu Serhat’a. Az sonra görüntüye girdiğinde çiçekli bol gömleği vardı üzerinde. Salonu topladı, çekyatı düzeltti. Serhat’la sikişirken çalan telefonunu aldı eline, az sonra biriyle konuşuyordu. Konuştuğu kocası Hamit beydi.
“İyiyim, sen nasılsın? İçerde bizim oğlanın odasını topluyordum duymadım. Nasıl gidiyor işlerin? Ne zaman dönersin? İyi, tamam, hadi Allah’a emanet ol, görüşürüz!” diyerek kısa bir konuşma yaptı kocasıyla. Zavallı adamcağız gerçekten de karısının oğlunun odasını topladığına inanmıştı. Oysa gerçekleri bilse ne yapardı kim bilir?
Görüntüden kayboldu, yeniden geldiğinde Serhat’ın dediği poşet elindeydi. Ardından görüntüden çıktı, Cemil’in oda kapısının kapanma sesi geldi peşi sıra. Saat 12:00 olmuştu.
Bunun haricinde olan görüntüler bir şey değildi. Video dosyasını bilgisayarıma kesip yapıştırdım. Hafıza kartını yeniden saate takmam gerekliydi. Kalktım, her yanım dölle kaplanmıştı. Halının üzerinde de vardı. Külotumla sildim dölleri. Yeni bir külotla eşofmanlarımı giydim.
Yavaşça kapıyı açtım. Salondan televizyonun sesi geliyordu. Saat onu geçiyordu. Yavaşça salona ilerledim. Meryem Hanım oturmuş dizilerden birini izliyordu. Beni görünce toparlandı, başındaki türbanını ve eteğini düzeltti. Az önce izlediklerimden çok farklıydı bu haliyle. Acaba Serhat’la yine sikişecek miydi, onu eve çağıracak mıydı? Bana gülümserken düşündüklerim bunlardı. Belki de bana karşı böyle yakın ve iyi davranmasının sebebi Serhat’la yaptığı kavgaydı.
Ne olursa olsun bu kadına ilgi duyduğum gerçekti. Alev alev yanan bir ateş vardı içinde, o ateşten ben de yararlanmak istiyordum. Onun ateşiyle ruhumu ve bedenimi ısıtmak, kendimden geçip coşmak istiyordum.
Cemil kız arkadaş edinmiş ve annesini Meryem Hanımın dediği gibi unutmuş, geri plana atmıştı. Meryem Hanımsa bu durumdan memnun değildi. Serhat’la da kavga etmişti. Koca İstanbul’da en yakınındaki erkek olarak ben kalmıştım. “Seviyor musun bu diziyi?” diye sordu. “Dizilerle pek aram yok!” dedim yanıt olarak. Kumandayı uzatıp, “Al, istediğini aç istersen!” deyince, “Yok, önemli değil, siz izleyin!” dedim.
Sandalyeye oturdum, yanına oturmaya cesaretim yoktu çünkü. “Eğer rahatsız ettiysem içeri geçerim?” dediğimde, “Estağfurullah, burası senin evin, ben sonuçta misafirim!” dedi. “O ne demek, olur mu öyle şey!” dedim. Oluşan sessizlikte ikimiz de diyecek bir şey bulamıyorduk.
“Eğer isterseniz haftasonu dışarı çıkalım, Cemil de gelir, dolaşırız?” dedim ürkek bir sesle. “Valla iyi olur, ben de çok bunaldım burada!” dedi, dünden razıydı. Korkak davranmama gerek yoktu, bunu anladım. Ben adım attığımda Meryem Hanım da bir adımla karşılık veriyordu. Bana orospu çocuğu dediği zamanlar çoktan geride kalmıştı.
Bir süre daha oturduk öylece. Ardından Meryem Hanım ayağa kalktı ve “Allah rahatlık versin, hayırlı geceler!” diyerek içeriye yatmaya gitti.
Hafıza kartını yeniden saate taktım. Bir sonraki kayıtta acaba bir şeyler olacak mıydı çok merak ediyordum…
( Alıntı )