Ben Esra telefonda seni bosaltmami ister misin?
Telefon Numaram: 00237 8000 92 32
Ah Bu Töreler Seks Hikayesi 37. Bölüm!
Diğer çalışanları gönderdim, Dilber de çıkınca kapıyı kapattım. Yazıhaneme girdim. Esma’nın gelmesine daha iki saat vardı. Karımı aradım. “Ne var?” diye açtı telefonu. “Benim işim var, gecikirim biraz…” dediğimde, “Ne yapıyorsan yap!” dedi. Onunla aramı düzeltmem gerekiyordu. Canım sıkılıyordu. O ara aklıma kuvvet macunu geldi. Aysel’in verdiği macunu arabadan alıp yazıhanemdeki dolaplardan birine koymuştum. Çıkardım ve birkaç kaşık yedim. Tadı biraz ekşimiş gibiydi, ama yine de iştahla yedim.
Dakikalar geçiyordu, Esma’nın gelmesi de yaklaşıyordu böylece. Yediğim macun işe yaramıştı, kendimi enerjik hissediyordum. Derken saat üçe doğru telefonum çaldı. Esma arıyordu. “Osman bey ben işyerinize gelmek üzereyim, siz orda mısınız?” diye sorunca, “Evet, sizi bekliyorum!” dedim. “Tamam, on dakikaya kadar ordayım!” dedi. Biraz odamı toparladım. Üzerime parfüm sıktım, üstümü başımı düzelttim. Emine’nin kamerasını aldım, odayı rahatça görecek şekilde üstteki raflardan birine koydum ve çalıştırdım. Birkaç saat durmadan çekim yapabilecekti böylece.
Dükkan kısmının kapısını açtım, kapının önüne çıkıp beklemeye başladım. Esma ilerden yürüyerek geliyordu. Kısa boylu, minyon tipli bir kadındı. Boyunun kısalığını ayağına giydiği yüksek dolgu topuklu ayakkabıyla kapatmaya çalışıyordu. Dar ama uzun kırmızı bir etek giymişti. Dizlerine gelen koyu krem bir pardesüsü vardı, başını da mavi desenli bir türbanla sıkıca bağlamıştı. Çantasını omzuna atmıştı. Bana doğru yaklaştıkça yüzüne yaptığı yoğun makyajı daha bir fark ettim. Yeşil gözlerinin etrafına kalem çekmiş, çilli yüzüne yoğun bir pudra sürmüş, açık pembe bir rujla boyamıştı dudaklarını. Üzerinden Nalan’ınkine benzer, yoğun ve ucuz bir parfüm kokusu geliyordu.
“Merhaba Osman bey, kusura bakmayın sizi rahatsız ediyorum böyle…” dediğinde, “Ne demek, olur mu öyle şey!” dedim. Emine, Esma’yı rahat rahat sikeceğimi söylerken haklıydı. Kadının buna dünden hazır ve razı olduğu anlaşılıyordu. Onu içeriye davet ettim, kapıyı açık bıraktım. Esma içerde kimsenin olmadığını görünce, “Çalışanınız yok mu? Siz tek misiniz?” diye sordu. “Yoklar. Bugün Cumartesi, diğerleri erken çıktı, ben sizi bekledim!” dedim.
Yalnız olduğumuzu anlayınca biraz tedirgin gibi oldu, ama ardından, “Şeyy, bilseydim hafta içi gelirdim…” dedi. “Ziyanı yok, dükkan sizin, istediğinizi alın!” dedim. “Teşekkür ederim!” diyerek dükkanda dolaşmaya başladı. Bir taraftan da konuşuyordu, “İstanbul’da askerliğini yapan bir oğlum var. Ona para göndermek zorundayım. Öyle olunca da elime geçen parayı idareli kullanmam gerekiyor. Sağ olsun, oğlum da biraz savruktur…” diyordu.
“Merak etmeyin, para önemli değil, istediğinizi alın!” dedim. Bir taraftan da ona bakıp duruyordum. Esma alacaklarını seçtikten sonra, “Osman bey, borcum ne tutuyor? Bir de bunları nasıl götüreceğim acaba?” diye konuşurken, bir taraftan da üzerine çeki düzen vermeye çalışıyor, sıkıca bağladığı türbanını düzeltiyordu. “Merak etmeyin, ben hallederim!” dedikten sonra, “Buyrun yazıhaneme geçelim, ben hesaplayayım!” dedim.
Esma, “Tamam!” diyerek içeri geçerken, ben de dükkanın kapısını içerden kapadım. Esma ikili koltukta oturuyordu. Ben masama geçip aldıklarını hesapladım. 200 Liradan fazla tutmuştu toplamı. Bunu ona söyleyince, “Oo, yüksekmiş… Şeyy, bir kısmını şimdi versem, kalanını sonra versem olur mu?” dedi. “Nasıl isterseniz!” dedim. Para falan umurumda değildi aslında.
Koltuğumdan kalkıp yanına oturdum. Tedirgin oldu. Ona, “Para önemli değil. Sizi gördüğümden beri aklımdasınız. Emine’den daha güzel bir kadınsınız!” dedim. “Ay, Osman bey, neler söylüyorsunuz öyle?” deyince, “Çok güzelsiniz!” dedim. Koltuk iki kişilik olduğundan ileri de gidemiyordu. Üzerine doğru eğildim, kolumu koltuğun koluna koyunca arada sıkışıp kalmıştı. Yavaşça yanağına bir öpücük kondurdum. “Ay, Osman bey, yapmayın. Ben dul bir kadınım. Siz de evli barklı birisiniz…” diyordu. Ama bunları bana naz yapmak için söylediğini biliyordum.
“Benden hoşlandığını biliyorum. Onun için böyle süslendin, benden saklayamazsın!” dedim. Esma, “Yapmayın, ben iki çocuk annesiyim, torunum var!” dediğinde, “Ne önemi var bunların!” diyerek üzerine biraz daha yüklendim. Onun, “Yapmayın, lütfen!” sözleri arasında yanaklarına öpücükler konduruyordum.
45-46 yaşındaki bir kadın için, diri ve taze bir cildi vardı. Beline sarıldım. Esma halen, “Osman bey, yapmayın…” diyordu usul usul. Ama bugün onu sikmeden göndermeyecektim. Belinden sıkıca tuttum, yüzünü öpüyordum. Esma belini tutan koluma tutunmuştu, koltukta geriye yasladım biraz daha. Dudaklarından öpmeye başladım. Pembe rujlu dudaklarını emdim, dudaktan öpüşme konusunda tecrübesizdi. Onca yıl kocasıyla altlı üstlü sikişen tipik bir ev hanımıydı belli ki.
Ufak tefek bir kadındı. Sağ elim belindeydi, pardesüsünün üstünden minik gövdesini okşadım bir süre daha. Yediğim macunun etkisini şimdi daha iyi hissediyordum. Yarağım sertleşmişti. Esma artık ‘Yapmayın, etmeyin…’ demiyordu. Islak dudaklarını emdim, öptüm. Hacer gibi, yanaklarında ve dudaklarının üzerinde alınmamış tüyleri olan bir kadın değildi. Kaymak gibi bir cildi vardı. “Dilini çıkar!” dediğimde itiraz etmeden küçük bir çocuk gibi çıkardı dilini. Ben de dilimi çıkarıp diline dokundurdum. Dillerimizi birleştirdik. Esma gözlerini kapatmıştı. Dilini emdim, içime çektim. Onun ağzının içine soktum dilimi. Biberon gibi emiyordu. Elim belindeydi halen.
Uzun uzun öpüştük. Esma tutukluğunu atıyordu üzerinden. Pardesüsünün düğmelerini açmaya başladım yavaşça. Düğmeleri açtığım vakit gördüğüm manzara müthişti. Minyon tipli bir kadına göre büyük memeleri vardı. Pardesünün altına, beyaz dar bir bluz giymişti. Türbanı ile bluzunun açıklığını kapatmaya çalışıyordu ama başarısız olmuştu. Simit yakalı bluzunun altından beyaz koynu görünüyordu. İçine giydiği sutyene rağmen memelerinin uçları bluzun üzerinden belli oluyordu. Bluzun üzerinden memelerini avuçladım. Memelerini hissettim. Esma, “Iğmm…” diye hafiften inlemeye başlamıştı bile.
Bluzunu eteğinin içine sokmuştu, onu sıyırdım. Elimi bluzun altından soktum, elimin serinliği ürpertti biraz onu. Bembeyaz, kaymak gibiydi teni. Karnını öpmeye başladım. Esma küçük elleriyle saçlarımı okşuyor, bu arada devamlı inliyordu. Koltukta iyice kaykılmıştı. Karnında öpmediğim, emmediğim yeri kalmamıştı, dudaklarımın ıslaklığıyla ıslanmıştı karnı. Bluzunu yukarı sıyırdım, sutyenine zar zor sığdığı belli olan memelerinin üzerini öpmeye başladım. Esma şimdi daha çok inler olmuştu.
Sutyenini aşağı sıyırınca koca ve etli uçlu dolgun memeleri açığa çıktı. Siyah bir zeytin tanesi gibi duruyordu meme uçları. Onları emmeye başladım. Esma, “Uğhh, ığmm!” diyerek daha yüksek sesler çıkartıyordu. Meme uçlarını deli gibi emiyor, yalıyordum. Yuvarlak memesini avuçlamış, küçük bir bebeğin emmesi gibi emiyordum. Esma da saçlarımı okşamaya devam ediyordu.
Elimi belinin altından soktum, sutyenini çözdüm. Sutyensiz halde memelerinin büyüklüğü daha bir belli oluyordu şimdi. Bir sağ memesini, bir sol memesini emdim, yaladım, öptüm. Ellerim onları hamur gibi yoğururken, uçlarını içime vakum gibi çekiyor, küçük küçük ısırıyordum. Esma kendini işin akışına bırakmıştı artık.
Bu şekilde rahatsız olmuştum, o zaman onu elinden tutup koltuktan kaldırdım. Üzerindeki pardesüyü çıkardı. Ben koltukta oturmaya devam ederken, ona kucağıma oturmasını söyledim. Dizlerimin üzerine yanlamasına oturdu. Vücudunun hafifliğini hissettim o anda. Bluzunu kendisi sıyırdı yukarı, memelerini iştahla emmeye başladım yeniden. Esma’nın inlemeleri içeriyi doldurmuştu artık. Meme uçlarını emdikçe daha da büyüyorlardı. Minyon Esma’nın meme uçları ağzımın içinde koca bir zeytin tanesi gibiydi.
İyice sertleşmiş yarağım pantolonumu zorluyordu. Esma sol elini boynuma dolamış, sağ eliyle de başımı, saçlarımı okşuyordu sürekli. Memelerini emmeyi, öpmeyi bıraktım. Dizlerimden kaldırdım. Esma karşımda ayakta dururken ben de koltuktan kalktım. Pantolonumun önünde beliren kalkıklığa gözü takılmıştı. Onun bakışları arasında soyunmaya başladım. Esma sürekli bana bakarak yutkunuyordu. Uzun zamandır yarak yemediği belliydi, heyecanı her halinden anlaşılıyordu.
Kısa süre sonra karşısında çırılçıplak duruyordum. Yarağım ona doğru uzanmış bir halde olanca sertliğiyle duruyordu. Esma iki elini ağzına götürmüş şaşkınlıkla yarağıma bakıyordu. Sonra, “Çok büyükmüş!” dedi kıkırdayarak. Bir an önce onun içine girmek istiyordum. Ona, “Yarak yalamasını biliyor musun?” diye sorduğumda, “Yok, bilmiyorum…” dedi. Bilmemesinden utanmış gibiydi.
Ona yaklaştım, ayağındaki topuklularla bile boyu göğsüme geliyordu. Eteğinin fermuarını arkadan açtım ve ayağından çıkardım. Karşımda bembeyaz, pürüzsüz kalçalarıyla duruyordu. Giydiği pamuklu beyaz külot kasıklarını sıkmıştı. Amının dudakları külotunun üzerinden belli oluyordu ve aldığı zevkten dolayı sulanan amı külotunu da ıslatmıştı. Üzerinde külotu, uzun kollu bluzu ve türbanıyla duruyordu sadece. Onu kucakladığım zaman çok korktu, tüy kadar hafif gelmişti bana.
Masamın üzerine sırt üstü uzandırdım. Külotunu kenarlarından tutup sıyırdım aşağı, bacaklarından çıkardım. Bacaklarını ayırmasını söyledim. Amının etli dudakları kahverengiydi. Epey sulanmıştı amı. Amını yalamak istiyordum, ama bu halde yapamazdım. Bir kağıt mendille iyice sildim amını. Masanın kenarına doğru çektim biraz onu. Bu halde amını iştahla yalamaya, emmeye başladım. Esma, “Ağhh, ığmm, ayy!” diyerek inlemeye başlamıştı yine.
Amı, kasıkları pürüzsüzdü. Dilime tek bir kıl tanesi bile gelmiyor, batmıyordu. Amının dilini, dudaklarını vakum gibi çektim içime. Amı yeniden ve daha çok sulanmaya başlamıştı. O halde dakikalarca emdim amını, yaladım. Ufak tefek bir kadın olmasına rağmen geniş bir amı vardı. Orta parmağımı yavaşça içine soktum ve içinde gidip gelmeye başladım. Esma, “Ağhh, ağhh!” diye kendini kaybetmiş halde inliyordu. Parmağımı içinde daha hızlı hareket ettirdikçe inlemeleri de çoğalmıştı. Derken Esma’nın vücudu kasılmaya başladı, daha sık nefes alır oldu, hırıltılar çıkartıyordu. Sonunda sarsılarak boşaldığında, amının içinde orta parmağımla birlikte yüzük parmağım da vardı.
Amı lastik gibi açılıp kapanıyordu parmaklarımı sokup çıkardıkça. Esma’nın boşalması epey uzun sürmüştü. Yavaş yavaş kendine geldi. Masanın üzerinde, “Uğhh, ayy!” diyerek, aldığı zevkle derin derin nefes alıyordu. O arada benim yarak da iyice kazık gibi olmuştu. Esma’nın gözü yarağımdaydı. Ona, “İçine girmek istiyorum!” dediğimde, masanın üzerinde doğruldu, oturdu, “Onu nasıl içime alacağım ben, çok büyük!” dedi. Yarağımı tutmasını istedim. Korka korka küçük elleriyle yarağımı tuttu. Yavaş yavaş sıvazlamaya başladı. Yarağım bileğinden de kalındı. Eli yarağımın üzerinde küçücük kalmıştı.
Esma hayatımda sikeceğim en kısa boylu kadındı. Elinden tuttum, “Tamam, yeter!” diyerek tekrar sırt üstü uzandırdım masaya. Ayaklarından tutup kendime çektim. Bacaklarını yukarı kaldırdım, dizlerinden kırarak geriye yasladım. Sulanmış amı tabak gibi ortadaydı şimdi. Yarağımı sıvazladım biraz daha ve ardından kafasından tutarak amına bastırdım. Minyon bir kadın olmasına rağmen geniş amı yarağımın kafasını hemen içine aldı. Yavaş yavaş yüklendim. Esma’dan hiç ses çıkmıyor, sadece beni izliyordu. Yarağım yarısına kadar amındayken ileri geri hareketlerle amına girmeye başladım.
Esma küçük kollarıyla masanın iki yanından sıkıca tutmuştu, “Ağhh, ağhh!” diyerek derin derin inliyordu. Hızlanmadan, belimi ileri geri oynatarak amına girip çıktım bir süre daha. Amı biraz daha açılmıştı böylece. Esma’dan ise şimdi, “Oğhh, ığmm!” diye inleme sesleri geliyordu, zevk alıyordu o da. Dolgun ve iri memeleri ağır ağır sallanıyordu. Ama bu şekilde hızlı sikemediğim için rahatsız olmuştum. Biraz daha hızlandım.
Esma yeniden ahlamalara başlamıştı. Amından çıktım. Onu tuttuğum gibi kaldırdım ve ikili koltuğun üzerine uzandırdım. Bacaklarını havaya dikip ayırdım ve bu şekildeyken amına girdim. Yavaş yavaş hızlanmaya başladım. Esma altımda, “Ağhh, ağhh!” diye feryat ediyordu. Kısa boyuyla altımda kaybolmuştu sanki. Kendime koltuğun üzerinde uygun bir pozisyon yaratmaya uğraştım bir süre. Sol bacağımı dizimden kırdım, sağ ayağımla da yerden destek aldım. Bu şekilde yüklenmeye başladım amına.
Esma, “Ağhh, ağhh, yavaş, ayy!” diye bağırırken, ben amına hayvan gibi yükleniyordum. Yarağım amında piston gibi çalışıyordu. Yine de istediğim pozisyon değildi bu. Tekrar amından çıktım. Onu koltuğa oturttum, geriye yasladım iyice. Sırtı koltuğun oturma yerindeyken bacaklarını açtım, ayırdım. Koltuğun önünde dizlerimi kırdım, amına yavaşça girdim yeniden. Her seferinde amının sıcaklığını hissediyordum. Esma kolları iki yana açık bana bakıyor, “Yavaş, lütfen yavaş!” deyip duruyordu. Şimdi istediğim gibi olmuştu.
Ellerimle koltuktan tutundum, belimi oynatarak amına girip çıkmaya başladım. Esma bacaklarını iyice açarak daha rahat amına girmeme destek oluyordu. Bir süre bu şekilde çalıştım amında, ama gittikçe hızlandım. Esma, “Yavaş, yavaş…” dese de, artık kendimi kaybetmiştim. Amına daha sert ve şiddetli pompalamaya başladım. Esma, “Ağhh, ağhh, ağhh!” diye adeta feryat ediyor, “Dur lütfen!” deyip duruyordu. Koca memeleri yarak darbelerimle şiddetle sallanıyor, koltuk da yerinde sallanıp duruyordu.
Dakikalardır sikiyordum Esma’yı. Yediğim macun hem yarağımı sertleştiriyor, hem de geç boşaltıyordu beni. Bir süre sonra Esma’nın bağırmaları kesildi, sadece derin derin inliyordu. Acı ve zevki bir arada yaşıyordu. Boşalmaya yaklaştıkça amına daha sert yüklendim. Bir süre sonra da sarsıla sarsıla amına patladım. Döllerim büyük bir tazyikle amına akarken, bir süre daha gidip geldim amında.
Çıktığım zaman amından döllerim kasıklarına, koltuğa akıyordu. Esma’yı elinden tutup kaldırdım. Esma, “Ayy, ağhh!” diyerek doğruldu. Başına bağladığı türbanı bozulmuştu, tamamen açtı, omuzlarına dökülen kumral saçları vardı. Yeniden bağlayacakken, “Niye bağlıyorsun?” dedim. “Gitmek için hazırlanıyorum…” dedi. “Daha var, bırak böyle kalsın!” dediğimde, “Gene mi yapacaksın?” dedi ağzını açarak. “Evet, niye şaşırdın? Buraya kadar gelmişsin, seni bir kere sikip göndermeye niyetim yok!” dedim.
“Karını da böyle sikiyorsan çok şanslı bir kadın!” dedi. “Sen şanslı bir kadın değil miydin?” dediğimde, “Benim kocam benim gibi ufak tefekti, ayda bir kere anca yapıyorduk…” dedi. “Hadi devam edelim!” dediğimde, “Ay ben yoruldum, biraz soluklanalım. Çok sertsin. Biraz sakin ol…” dedi gülerek. “Beni azdırıyorsun!” dedim. Bluzunu da çıkardığında üzerinde bir şeyi kalmamıştı.
Esma koltuktan kalkmış ayakta duruyordu. Bilekten bağlamalı topukluları halen ayağındaydı. Masadan tutunmasını söyledim. Masanın kenarından tutunduğunda, belinden bastırıp domalttım, “Bacaklarını aç!” dedim. Dediğimi yaparak ayırdı bacaklarını. Arkasında yerimi aldım. Beyaz göt yanaklarını tutup sıktım, yoğurdum. Esma gene inlemeye başlamıştı. Göt yanaklarını ayırınca, küçük kısa siyah kıllarla kaplı terlemiş ve hafif osuruk kokulu göt deliği açığa çıktı. Başparmağımla göt deliğine bastırdım biraz. Esma, “Ay, yapma, ağhh, ığmm!” diyerek inler halde götten yapmak istemediğini belli etti.
Yarağımı sıvazladım bir süre, ardından yavaşça amına girdim. Esma’dan derin bir inleme sesi geldi. Amında hızlı hızlı çalışmaya başladım bu kez. Göt yanakları yarak darbelerimle titriyordu. Esma’dan, “Ağhh, oğhh, ayy!” sesleri geliyor, başını sağa sola deli gibi sallıyordu. Aldığım zevkle daha da yüklendim. Daha çok pompaladım. Boyu kısa olduğundan bacaklarımı dizlerimden kırmıştım. Bu halde amında epey bir çalıştım. Kısa süre önce boşaldığımdan yeniden boşalmam uzun sürecekti.
Amından çıktım. Omzundan tutup doğrulttum ve kucağıma aldım onu. Esma’nın aldığı zevk yüzünden belli oluyordu. “Gir içime, sik beni, sik!” deyip dururken, onu dükkanın içinde arka taraftaki un çuvallarının oraya götürdüm. Onu kucaklayıp sırt üstü çuvalların üzerine uzandırdım. Bu şekilde tam yarağımın hizasına gelmişti Esma’nın amı. Bacaklarından tutup kendime çektim. Esma çuvallardan sıkıca tutundu.
Yarağımı sıvazladım biraz. Amına tekrar girdim. Esma yine derin bir, “Oğhh!” çekti. Tam istediğim pozisyona gelmişti. Boyunun kısalığı yüzünden böyle birşey yapmak zorunda kalmıştım. Amında daha hızlı ve daha sert çalışıyordum şimdi. Esma ağır un çuvallarının üzerinde tüy kadar hafif vücuduyla sert yarak darbelerime maruz kalıyordu. Yine, “Yavaş, lütfen, ağhh!” demeye başlamıştı. Ama onu dinlemeye niyetim yoktu. Her seferinde daha büyük bir güçle amına pompalarken, kasıklarım kalçalarına şiddetle çarpıyordu.
Esma üzerindeki un çuvalından ben de kalçalarından sıkıca tutmuştum onu, daha sert sikiyordum her an. Memeleri löpür löpür sallanırken, Esma, “Yapma, ağhh, yavaş, yavaş!” diye söyleniyordu. Dakikalar geçtikçe aldığım zevk katlanıyordu. Yarağım her seferinde taşaklarıma kadar amına girip çıkıyor, Esma, “Yalvarırım, yavaş, lütfen!” demeye devam ediyordu.
En sonunda sarsılarak amına boşaldığım zaman, Esma’nın gözlerinden yaşlar süzülüyordu. Bir süre daha gidip geldim amında. Amından çıktığım zaman kasıklarım ve Esma’nın kalçaları kıpkırmızı olmuştu. Esma’nın bacaklarını bıraktım. Dizlerinden kırık, bacakları havada bir süre kaldı öylece. Derin derin nefes alıyordu. Ellerinden tutarak doğrulttum onu. Un çuvalının üzerinde ata biner gibi oturdu. “Ay, ay, ağhh, ığhh, ay! Derdin ne senin? Böyle de sikilir mi insan? Ağhh, ay, uğhh!” diye diye söyleniyordu. Kendi başına aşağı indi çuvalların üzerinden. Sırtı undan bembeyaz olmuştu.
Tekrar yazıhaneye döndü, ben de peşinden gittim. Koltuğa oturdu. “Sigaran var mı?” diye sorunca, çıkarıp bir tane verdim. Bir tane de kendim yaktım. Hiç konuşmadan sigaralarımızı içtik. Esma, “Ben gideyim artık…” diyerek üzerini giyinmeye başladı. Ben aynı şekilde oturuyordum. Esma üstünü giyinmiş, karşımda ayakta dururken, “Ben gidiyorum, şu aldıklarımın parasını vereyim. Aldıklarımı eve sen bırakır mısın sonra?” diye sordu. Bense, “Sana bir teklifim var!” dedim. “Neymiş söyle?” deyince, “Seni götten sikmeme izin verirsen, bütün o aldıklarını bedavaya veririm sana. Ayrıca bundan sonra da her alacağın şeyde yüzde elli indirim yaparım!” dedim.
Esma, “Tövbe tövbe, sen deli misin?” diye söylenirken, ben, “Ciddiyim!” dedim. Bana öylece bakıyordu. Ona, “Dalga geçmiyorum, çok ciddiyim!” dedim yeniden. Esma, “Sen sapıksın!” dedi. Ben de, “Sapık mapık değilim. Sana teklifimi söyledim. Hem sen de zevk alacaksın!” dedim. Esma bir süre daha sessizce ayakta durdu. Ayağa kalktım, onu elinden tuttum, “Çok zevk alacaksın!” dedim. Esma, “Canımı yakmanı istemiyorum ama!” dediğinde, “Korkma, bana güven!” dedim.
Onu o şekilde bırakıp lavaboya gittim. Sıvı el sabunu şişesiyle içeri döndüm. Esma ayakta durmaya devam ediyordu. “Masadan tutunup domal!” dediğimde, üzerindeki pardesünün düğmelerini açtı. “Çıkarmana gerek yok!” dedim. Yüzünü masaya döndü, elleriyle kenarlarından tutunup domaldı. Arkasına geçtim. Pardesüsünü beline sıyırdım. Dar eteğini de yukarı toplayarak beline sıyırdım. Pamuklu külotuyla karşımdaydı. Külotunu da aşağı sıyırdım.
Yarağımı sıvazladım, karşımdaki manzara gene kolayca sertleştirdi yarağımı. Sıvı sabundan elime döktüm, yarağımı sabunladım iyice. Biraz da göt deliğine sürdüm. İşaret parmağımın ucuyla içine yedirdim biraz da. Yarağımın kafasını göt deliğine bastırmaya başladım. Esma, “Ay, ağhh!” derken, yarağımın kafası yavaş yavaş içine girmeye başlamıştı. Esma’nın çığlıkları şimdi içeride yankılanıyordu.
Ağır ağır yüklenmeye başladım. Esma’nın bağırmaları arasında yarağım az da olsa içindeydi şimdi. Bir süre bekledim götünde. Esma, “Yalvarırım çıkar, ağhh, çıkar, ayy, yandım anam, yandım, ağhh, anam, yandım!” diye bağırırken, ben kalçalarından sıkıca tutmuştum onu. Ayaklarını sallayıp duruyordu yerinde. Onu bırakmaya niyetim yoktu. Yarağımın yarısı bile yoktu götünde, ama bağırmaları çok fazlaydı. Göt deliği yarağımı sıkıyordu. İçinde hafif hafif gidip gelmeye başladım.
İçinde bir süre bekliyor, sonra tekrar gidip geliyordum. Bu şekilde dakikalarca siktim Esma’yı götünden. Her seferinde yarağım götüne daha çok girerken, Esma’nın bağırtıları da azalmıştı. Götünden çıktım, sabundan götüne biraz daha sıktım, içine yedirdim. Tekrar girdim götüne. Bu sefer daha rahattım. Götünde gidip geldikçe aldığım zevk katlanıyordu. Bir süre daha bu şekilde devam ettim, ama sonunda üçüncü kez boşaldım. Götünden çıktığım zaman Esma’nın götü bir süre daha açık kaldı. Göt deliğinin ağzı kızarmıştı, aynı şekilde yarağım da kızarmış haldeydi.
Döllerim göt deliğinin ağzındaydı. Esma inleye inleye doğruldu, belini tutuyordu. Bana bakmadan, “Bu yaşıma kadar böyle şey yaşamadım!” dedi. Çektiği acı yüzünden belli oluyordu. Üstünü, başını topladı. İçeriye tuvalete gitti. Kamerayı aldım yerinden, halen kayıttaydı. Odada geçen her şeyi kaydetmişti. Kapatıp eski yerine koydum yeniden. Ben de giyindim. Aldığı malları arabamın bagajına koydum.
Esma yanımdaki koltuğa oturunca, “Ayy, ağhh!” diyerek götünün sızladığını söyledi. “Merak etme, zamanla geçer! Ufak tefeksin, ama taşaklarıma kadar aldın amının içine, Emine bile bu kadar iyi değildi!” dediğimde, söylediğim hoşuna gitmiş gibi, “Sahi mi?” dedi. Bu şekilde onu biraz rahatlatmak istiyordum. “Götten de iyi alıyorsun, birkaç sefer sonra götüne de taşaklarıma kadar girerim!” dediğimde, “Birdaha ne zaman olacak ki?” diye sordu. “Bakalım, fırsat bulursak görüşelim!” dedim. Onu aldıklarıyla beraber evinin önünde indirdim.
Akşam eve döndüğümde, Refiye’yi asık bir suratla karımın yanında otururken buldum…
[Osman]